3 Şubat 2012 Cuma

KIZ ÇOCUKLARIMIZ

Uçan Süpürge sitesinden alıntıdır
     Dün gazetede manşetten verilen “ 12  yaşındaki kızını sözleşmeyle sattı”  başlıklı haberi okuyunca şaşırdım demek isterdim ama şaşıramıyorum artık olan bitene.

  Bu ülkenin acı bir gerçeğinin manşetten verilmiş olması maalesef şaşırtmıyor beni.  Yürekli bir adliye muhabirinin takip ettiği bir davada şans eseri ortaya çıkan bir haber bu.  Sanki bu topraklarda ilk kez yaşanan bir olaymış gibi televizyonda ki her program sunucusu çok şaşırmışcasına  tepki veriyor. Bu olayda beni hayrete düşürense ; belki de  “cahil” denilerek suçları toplum vicdanında hafifletmeye çalışılacak insanların bunu sözleşmeye dökecek bilgiye ve akla sahip olmaları. Üstelik  -üstün zeka örneğiyle-  çocuğun da imzasını alarak ve fotoğrafını ekleyerek.  Yapılan uygulama aslında yıllardır bu ülkenin gerçeği olan başlık parasının sözleşmeye dökülmüş olması sadece.  Özünde farklı hiçbir şey yok ki, bir nevi kölelik sözleşmesi!
   Kızım 11 yaşında. 6 sene önce bir sözleşmeyle satılan o çocuktan sadece bir yaş küçük. Dünyadan öyle  bihaber ki!  Aklı hala derslerinden fırsat buldukça oyun oynamakta. Normal olanı da zaten bu değil mi? Düşüncesi bile midemi bulandıran bir adama eşlik yapmayı bırakın, daha kendini doğru dürüst toparlayamıyor. Çünkü henüz ana kuzusu bir çocuk o. Tıpkı şu an 18 yaşında olan E.Y.'nin bir zamanlar olduğu gibi.
  Bir süredir Güneydoğu'nun Paris'in de! yaşıyoruz. Kızımın sınıf arkadaşlarının annelerinin birçoğu benden yaşça küçük veya benimle yaşıt  ama delikanlı oğulları, yetişkin kızları var. Erken yaşlarda yapılan evlilikler, küçücük kızların doğurduğu çocuklar.        Dün kuaförle sohbet ettik. 28 yaşındaki oğlunu evlendirmek istiyormuş. Bir tanıdığı  akrabasının kızını önermiş, kızı görmeye gitmişler. Şehrin varoş muhitinde yaşayan beş çocuklu bir ailenin henüz 16 yaşında ki kızını çıkarmışlar görücüye. 17 yaşında ki ablası nişanlıymış zaten! Ne mutlu ki eş adayı aranan delikanlı aklı başında bir insanmışda, “ben kendime eş arıyorum, avutacak, büyütecek çocuk aramıyorum  anne” diyerek bu evliliği reddetmiş. Gerçi sonuçta değişen bir şey olmayacak. Bu kızcağızı başka birisi alacak illa ki eş diye. Kuaför “ bizim burada kendi evinin küçük kızı olacağına, kocanın evinin büyük gelini ol derler ” diyerek konuyu özetledi.  Beslenmesi  gereken bir boğaz daha evden gönderilirse ne ala! Hele bir de üzerine para alırlarsa değmeyin keyiflerine.
  Öyle hikayeler  var ki burada duyduğum, şahit olduğum. Örneğin; bir kadın 16 yaşında evlendirilmiş, arka arkaya dört tane çocuk dünyaya getirmiş. Çocukları büyümüş, evlenmiş, çoluk çocuğa karışmışlar, gel gör ki bu arada nikahlı eş evden ayrılmış, kendine bambaşka bir hayat kurmuş. İlginç olansa herhangi bir cemiyete katılmaları gerektiğinde yine beraber gitmeleri.Kadıncağız hala eşim diye bahsediyormuş kendisini bırakıp giden adamdan. Hayat bu mu?
   Büyükşehirde yaşarken dizilerde izlediğimiz hayatlara; kumalık sistemine,erken yaşlarda yapılan evliliklere,çocuk annelere,kadının çalışmaması gerektiğine burada birebir şahit olmak çok üzücü. Kızımın sınıf arkadaşına annesinin çalışıp çalışmadığını sorduğumda aldığım cevap;”annem çalışmıyor, zaten çalışsa babam onu almazmış ki” oldu. Ne diyeceğimi bilemedim çocuğa. Üstelik bu çocuklar belli bir refah seviyesine ulaşmış ailelerin özel okullara gönderilen çocukları.
  Kadınlar okumalı, kadınlar eğitilmeli, kadınlar çocuklarını eğitmeli. Eğitimin temeli  ailede atılıyor, okulsa temelin üzerine inşa ediyor. Temeli olmayan bir inşaat nasıl ayakta kalamazsa , ailede eğitimini almayan bir insanın da hayatını ideal şartlarda devam ettirmesi mümkün değil kanımca.  
   Aslında günlerce haftalarca yazılacak, konuşulacak  çok şey var bu konuda. Umarım diğer davalar gibi üç gün sonra E.Y davası da kaybolup gitmez adliyenin küflü dosyalarının içinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder