Her yörenin,her şehrin farklı adetleri,yaşam şekilleri var. Gaziantep bizlere bu farklılığı bolca yaşatan bir şehir.
Ağustos ayında evimizi Ankara'dan buraya taşıdığımızda evi yerleştirme telaşında yemeği dışarıdan söyledik. İlk hevesle ne sipariş edilir? Tabi ki kebap. Eve yakın kebapçıyı aradım:
- Üç tane kebap istiyoruz?
- Kıyma mı,et mi?
- ???. İki kıyma,bir et olsun.(iç ses:hadi bakalım, ne gelecek?)
Bize göre kebap kebaptır. Kıyması,eti ne ola ki? Ankara'da en fazla Urfa veya Adana dersin,kebabın acısı değişir. Sipariş geldiğinde anladık ki, kıyma kebap bizim bildiğimiz kebapmış.Et ise; bizlerin kuşbaşı şişi. Afiyetle kebapları yedik.
Bir gün önce kebapları bir güzel mideye indirince ertesi gün lahmacun denemeye karar verdik. Aynı kebapçı arandı:
- Lahmacun siparişi verecektim.
- Abla biz kebapçıyız,lahmacun yok.
- !!! O zaman biz kebap sipariş edelim.
"Nasıl yani ya? Bizim bildiğimiz kebap varsa lahmacun olur,pide olur. Hatta bazen İskender bile olur. Daha öğrenecek çok şeyimiz var bu şehirde" dedik kendi kendimize ve öğrendik. Burada birçok yerde lahmacun ve kebap her zaman aynı dükkanda bulunmuyormuş. Ancak fırınlı kebapçılar lahmacun pişiriyormuş. Eve lahmacun siparişi ise kasaba veriliyormuş:) Şaşırtıcı değil mi?
Artık kasabı arıyoruz ve evin adresini verip sofrayı hazırlamaya başlıyoruz.
Buradaki kasap dükkanlarının içinde sebze bölümü de yer alıyor. Hemen her kasaba yakın birde fırın bulunuyor. Ailenin kasabı, siparişten sonra zırh kıyması ile yeşillikleri karıştırıp içi hazırlıyor. Zırh kıyması, etin makine ile değil bıçakla(zırh) kıyılmasıyla elde edilen bir kıyma türü. Oldukça zahmetli ve uzun sürüyor. Lahmacuna lezzeti verense; içinin bu şekilde hazırlanması. Hazırlanan iç yakındaki fırına gönderiliyor ve sonrasında enfes lahmacunlar kapıya geliyor. Burada yediğimiz lahmacunlardan sonra başka yerde kolay kolay lahmacun beğeneceğimizi sanmıyorum.
Haftasonu dost sohbetiyle kalabalık bir sofrada yenilen kasap lahmacunlarının tadı ise hala damağımda...
Ağustos ayında evimizi Ankara'dan buraya taşıdığımızda evi yerleştirme telaşında yemeği dışarıdan söyledik. İlk hevesle ne sipariş edilir? Tabi ki kebap. Eve yakın kebapçıyı aradım:
- Üç tane kebap istiyoruz?
- Kıyma mı,et mi?
- ???. İki kıyma,bir et olsun.(iç ses:hadi bakalım, ne gelecek?)
Bize göre kebap kebaptır. Kıyması,eti ne ola ki? Ankara'da en fazla Urfa veya Adana dersin,kebabın acısı değişir. Sipariş geldiğinde anladık ki, kıyma kebap bizim bildiğimiz kebapmış.Et ise; bizlerin kuşbaşı şişi. Afiyetle kebapları yedik.
Bir gün önce kebapları bir güzel mideye indirince ertesi gün lahmacun denemeye karar verdik. Aynı kebapçı arandı:
- Lahmacun siparişi verecektim.
- Abla biz kebapçıyız,lahmacun yok.
- !!! O zaman biz kebap sipariş edelim.
"Nasıl yani ya? Bizim bildiğimiz kebap varsa lahmacun olur,pide olur. Hatta bazen İskender bile olur. Daha öğrenecek çok şeyimiz var bu şehirde" dedik kendi kendimize ve öğrendik. Burada birçok yerde lahmacun ve kebap her zaman aynı dükkanda bulunmuyormuş. Ancak fırınlı kebapçılar lahmacun pişiriyormuş. Eve lahmacun siparişi ise kasaba veriliyormuş:) Şaşırtıcı değil mi?
Artık kasabı arıyoruz ve evin adresini verip sofrayı hazırlamaya başlıyoruz.
Buradaki kasap dükkanlarının içinde sebze bölümü de yer alıyor. Hemen her kasaba yakın birde fırın bulunuyor. Ailenin kasabı, siparişten sonra zırh kıyması ile yeşillikleri karıştırıp içi hazırlıyor. Zırh kıyması, etin makine ile değil bıçakla(zırh) kıyılmasıyla elde edilen bir kıyma türü. Oldukça zahmetli ve uzun sürüyor. Lahmacuna lezzeti verense; içinin bu şekilde hazırlanması. Hazırlanan iç yakındaki fırına gönderiliyor ve sonrasında enfes lahmacunlar kapıya geliyor. Burada yediğimiz lahmacunlardan sonra başka yerde kolay kolay lahmacun beğeneceğimizi sanmıyorum.
Haftasonu dost sohbetiyle kalabalık bir sofrada yenilen kasap lahmacunlarının tadı ise hala damağımda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder